Pek çoklarına değişik gelebilecek bir karar verip balayımızda Küba'yı tercih ettik! Yokluk içinde olsak yine kumrular gibi olabilir miyiz testi için nefis bir destinasyon - evet biz bu testten de geçtik:-) 9 günlük Küba seyahatimiz akabinde tecrübelerimi sıcağı sıcağına paylaşmak istedim.
Öncelikle ilk söylemem gereken şey Küba’ya giderken beklentilerinizi minimuma indirmeniz. Minimum derken, asgari müşterek falan degil, bildiginiz dip!☺️ Burası sanki 1958’de zamanı dondurmuş ve dışarıyla irtibatı olmayan yerli halk da durumun hiç farkında değil gibi. Bu yüzden bir zaman makinasıyla 40 sene evvele, gerçekten yoksul bir ülkeye geldiğini hissediyor insan. Küba'da "yok" hakikaten yok, zaman yavaş ilerliyor, hizmet sektörü henüz oluşmamış, insanlar mutlu ve sürekli müzik eşliğinde dans ediyorlar bilgisi de bence tamamen doğru değil. Eğer fotoğraf çekmeyi ve çektirmeyi biraz seviyorsanız burası sizin için bir cennet, hem binalar hem insanlar sanki doğal bir dekor ve yapmanız gereken tek şey poz vermek☺️
Öncelikle adaya ulaşım ile başlayalım, Küba'ya erken rezervasyon yaptırıp bu destinasyonda iyi olan bir tur ile gelmek, zaman yaklaştıkça turun toplam fiyatına neredeyse uçak bileti alacak duruma geldiğiniz için karlı bir seçim olabilir. Bu noktada katiyen Turaturizm ile gitmemenizi öneririm, hele rehberiniz Can Sezer olacaksa koşarak kaçın. Şehirde karşılaşıp sohbet ettiğimiz diğer misafirler Setur ve Jolly Tur’dan ve özellikle Setur’un rehberinden (İlgihan Ünal) çok memnun kaldıklarını belirttiler, bu alternatifler değerlendirilebilir. Yolculuk giderken İstanbul - Havana direk uçuşla 13 saat sürüyor. Dönerken nedenini anlamadığım bir şekilde Venezuela aktarmalı dönüyorsunuz. Uçaktan inmeden 2.5 saat ekstra oturmak ve uçağın temizlenmesini izlemek çok da eğlenceli olmuyor ve toplamda 18 saatte İstanbul'a varıyorsunuz.
Para Birimi: Küba’da turistler icin para birimi CUC. Yerli halkın kullandığı para birimi olan CUP’un 25 katı değerinde ve kabaca 1 CUC = 1 USD ediyor diyebiliriz. Yurtdışından gelirken USD bozdurmaya %10 komisyon ödememek için yanınıza Euro almanızı ve havalimanından çıkar çıkmaz kapının yanında yer alan döviz bürosunda bozdurmanızı öneririm, şehir içiyle karşılaştırdığınızda kurları gayet iyi. (Dolar: 1.03, Euro: 1.14 CUC)
İletişim: Vodafone’un dakikası 5.90TL, Turkcell’in dakikasi 12TL ve her iki operatörde de internet korkunç pahalı olduğu icin local kartlardan kullanmak akıllıca oluyor. Kaldığınız otelin resepsiyonundan veya havalimanından tanesi 1 CUC’a 1’er saatlik 10-15 tane kart alırsanız 2 kişi seyahatiniz boyunca rahat edersiniz. Şehirdeki PTT benzeri yerlerde de kart var ama ciddi kuyruk beklemeniz gerekiyor. O sıcakta bekleyen insanlari her gördüğümde sevgili kocamın bana “ne yapacağız o kadar kartı” demesine rağmen 15 tane kart almış olmamdan dolayı mutlu oldum😜. Bir de ilk gün aldığımız resepsiyonda ertesi gün hiç kart kalmamıştı, yokluk içindeki Küba’da bir şeyi bulduğunuz an almalı, sonra alırım diye düşünmemelisiniz gerçeğini o an itibariyla kavramış olduk:-) Kartlarınız olsa da şehirde onları kullanabileceğiniz gerçekten çok az noktada wifi altyapısı olduğunu üzülerek farkedip, bir süre sonra da artık çok zorlamayarak sosyal media bağımlılığınıza bir ara vermis oluyorsunuz, bu da değişik bir tecrübe oldu bizim için.
Vadarero: Bizim gezimizin ilk durağı Varadero idi. Varadero-Havana arası otobüsle yaklaşık 2.5 saat sürüyor. Gelmeden evvel konuştuğum herkes aynı şeyi söylemişti, artık ben de hemfikiri m, Varadero’ya gitmemenizi, eger illa gidecekseniz kalacaginiz oteli iyi secmenizi tavsiye ederim. Mesela Turatur’un seçtiği Hotel Brisas del Caribe asla kalmamanız gereken bir otel! Beklentimizi gerçekten minimuma indirdiğimizden dolayı otelin 1950’lerden kalma 8. sınıf denebilecek bir statüde olmasının dışında, odadan çıkan dev kara hamamböceğine, mini buzdolabının çalışmamasına ve banyonun pisliğine göz yumduk elbette. Ama restorana girince burnunuzun direğini sızlatan o koku, camların kenarındaki masaların üstünde yığılmış sinek ölüleri, yemeklerin kötülüğü ve korkunç görüntüsü anlatılamayacak seviyedeydi. Otelde kalan kitlenin anlamsız bir şekilde büfeye saldırıp zaten üzerinde sinekler dolaşan bu yemekleri ve tatlıları elleriyle yemelerini izlerken zaten iştah falan da kalmadı. Bari içecek bir şeyler bulalım dediğimizde, otelin barlarında bardak olmadığı için litrelik plastik su şişesini ortadan kesip oradan biraz doldurmak için uzun kuyruklarda bekleyen otel sakinlerini bir noktadan sonra dehsetle izlediğimiz bir süre geçirdik. İnsanoğlu herşeye alışıyor, otelde kaldığımız 2 gün boyunca sıvı maddelerle beslenip güzelce kilo verdik😊 Deniz çok güzel deniyor, eh fena değil ama sıcaklığı Ölüdeniz’den de yüksek, ilk kez suyun içinde terledim ben ve canım Fethiye’nin denizi buradan kat kat güzel diyebilirim.
Yine de Varadero’ya gelip güzel bir otel bulup kalabiliyorsanız, (https://www.tripadvisor.com/Hotels-g147275-zff8-Varadero_Matanzas_Province_Cuba-Hotels.html) yapmanızı tavsiye edebileceğim günübirlik aktivite, Marina’dan katamaranlarla hareket edip önce yunuslarla yüzebileceğiniz, sonra okyanusta şnorkelle rengarenk balıklarla burun buruna kalacağınız ve ardından Cayo Blanco (Beyaz Ada)’da nefis deniz mahsulleri yiyip, güzel müzik ve harika Pina Colada eşliğinde güneşlenebileceğiniz tura katılmak. Kisi başı 100 Euro civarında ödüyorsunuz, sabah 8.30-akşam 17.00 arasında herşey dahil süper bir turdu, Varadero’yu tek sevdiğimiz gün de o gün oldu:-) https://www.cubatravelnetwork.com/cuba-excursions/excursion/varadero-catamaran-dolphins
Havana: Biz başta da belirttiğim gibi Turaturve rehberinden hiç memnun olmadığımız için, Varadero’dan çıkış itibarıyla bağımsızlığımızı ilan ederek turdan koptuk ve gerçekten şehrin merkezinde Hotel Ambos Mundos’ta bir oda ayarladık. Burasi Havana’nın tam merkezinde, Plaza De Armas meydanının hemen yanında, 1924’te inşa edilmiş, Ernest Hemingway’in 10 sene boyunca aralıklı olarak kaldığı ve bazı kitaplarını yazdığı söylenen otel. Ernest Hemingway Turu olarak bilinen turun kapsamında bizim kaldığımız odanın bir üst katında yer alan, sade ama güzel manzaralı odasının gezilmesi de var; maksimum 10 metrekarelik bu odada küçücük bir yatak, cam bir büfe, 2-3 parça kıyafeti ve bazı kitapları bulunuyor. Sıkı bir Hemingway hayranı değilseniz bayılacağınız bir durum yok yani, yolunuz düşmezse çok da takılmayın:-) Bu odayı dışarıdan görmek isteyenler kişi başı 5CUC öduyorlar, otel misafirlerine ücretsiz.
Diğer güzel konaklama alternatifleri, Hotel Nacional de Cuba veya Gran Hotel Manzana Kempinski la Habana olabilir. Gecelik oda fiyatları, Ambos Mundos 130 Dolar, Kempinski 250 Dolar civarı, Ağustos buranın off season’ı olduğu için sezonda biraz daha artabilir. Hotel Nacional şehir merkezine taksiyle 6-7 dakika ve 15-20 CUC uzaklikta. Diğer iki otel tam merkezde. Daha uygun diye şehir dışında bir otelde kaldığınızda hem mesafeden dolayı zaman kaybedecek, hem de git-gel 20’şer Dolardan günde en az 40 Dolar sadece taksiye veriyor olacaksınız. Gündüzleri çok sıcak olduğu için akşam yemeğinde kıyafet değiştireyim deseniz zaten neredeyse oda fiyatını taksiye vermiş oluyorsunuz:-) Bu sebeple CopaCabana, Comodoro ya da muadil otellere rağbet etmemenizi öneririm. 1 haftalığına İstanbul’u gezmeye gelip Silivri’de konaklamaya benziyor.
Havana’da aynı anda bulma olasılığınızın çok düşük olduğu 4 şey var: Klima, Wi-fi, Sigara/Puro içilebilirlik, kredi kartının geçmesi:-) Ek olarak bunları yemeklerin güzel olması ve güzel bir canlı müzik ile tamamlayarak mutlu olabiliyorsunuz😇🤗 Birazdan bahsedeceğim restoranlarda bu kıymetli 4’lünün kaçını bulabileceğinizi de belirteceğim.
O halde gelelim yemek konusuna….
Otelimize yerleştikten sonra ilk iş Kempinski Manzana Otel’in tam karşısında yer alan La Floridita’da Daiqurie içmek ve güzel bir yemek yemek oldu! Burası yine Hemingway’in sıkça geldiği bir bar ve açık ara “şehrin en iyi daiquri’sini” yapıyor. İçeride klima ve canlı müzik var, internet kartları kullanılabiliyor, şehirdeki en hızlı internet burada diyebilirim. Yemeklerden en cok “Papa and Mary’i “ sevdim; et ve ıstakoz aynı tabakta ve çok lezzetli:-) Mekanda igara / puro içilemiyor, yemekte kredi kartı geçmiyor ama barda geçiyor. Kredi kartını kullanmak icin herzaman kimlik isteniyor, aklınızda ve yanınızda bulunsun:-)
Bir başka mekan önerim, Gran Hotel Manzana Kempinski La Habana’nın roof’unda yer alan havuz ve bar/restorant olacak. Eger günübirlik olarak spa ve havuzdan yararlanmak isterseniz kisi basi 66dolar ödemeniz gerekiyor, konaklayanlar için ücretsiz. Havuz dışında hem öğlen hem akşam yemeklerini yiyebileceğiniz çok güzel bir mekan yapmışlar. Ana yemek fiyatlari 20-30 CUC arasinda, ickiler 6-7 CUC civari. Aslında her yerde yemek fiyatlarının üç aşağı beş yukarı aynı olması Küba’da beni şaşırtan başka bir konu oldu. Kempinski’de de böyle, sokaktaki herhangi bir restoranda da böyle fiyatlar...
Yemek icin La Imprenta Havana ‘yı da deneyebilirsiniz. Burası Old Havana’da Plaza De Armas Meydanı’na ve Museo del Chocolate’a çok yakın, Mercadares caddesi üzerinde, çook eski bir matbaadan restoran haline dönüştürülmüş, üstü kapalı ve yanları açık olduğu için sıcak havada püfür püfür esen, deli yağmurda da ıslanmanızı engelleyen bir mekan. Sigara içiliyor, kredi kartı geçmiyor. Istakozu ve mojitosu gerçekten nefisti. Biz öğlen yemeği icin tercih ettik, ama akşam da açıklarmış.
Bir restoran tavsiyem de yine ayni meydana yakin Restorante Vuelta Abajo, yine tarihi ama cok bakımlı bir binada yer aliyor, ambiansı, garsonların ekstra güleryüzlü ve servisin çok iyi olmasına da ayrıca artı puan verdik. Burasi öğlen yemeği için ideal, nefis piyano dinletisi eşliğinde klimanın yarattığı serin ortamda puronuzu içerek yemeğinizi yiyebiliyorsunuz, kredi kartı da geçiyor.
Elbette lokal yemekler tatmak ve yerel hayatı yaşamak istediğiniz için Küba’ya geldiniz ama bizim gibi birkaç gün aç kalıp local yemeklere azıcık ara vermek ve kaliteli bir mekanda keyifli bir yemek yemek isterseniz, genel mimariyi bozduğu için ilk gördüğümde pek sevmediğim ama malesef 5 yıl sonra pek çoklarını göreceğimize emin olduğum yeni yapılan Hotel Iberostar Gran Packard’in havuz katındaki restoranını da öneririm. Havuzda pek bir numara yok. Küba’da infinity havuz konseptini sevmişler ama Kempinski kadar güzel olmamış buranın havuzu malesef. Yine de amacımız havuza girmek olmadığı için Morro Kalesi manzarali bu restoranda deli gibi sağanak yağarken nefis bir oğle yemeği yedik, başlangıçlar da, eti de, balığı da çok lezzetliydi. Şarap kadehi diğer heryerden pahalı olarak 7 CUC (genelde 4CUC / kade) ama onun dışındaki fiyatlar burada da aynıydı. Kredi karti biraz zorlayınca geçiyor burada da.
Akşam yemeği için mutlaka gitmenizi önereceğim restoran ise La Guirida. Burası 1994’de en iyi yabancı film Oscarına aday gösterilen ‘Çilek ve Çikolata’ filminin çevrildiği ev. Benim içinse hayatımda yaşadığım “en acayip” akşam yemeği tecrübesiydi diyebilirim. Şık sayılabilecek şekilde giyindik, çünkü konfirmasyon emaili’i gayet formal bir şekilde geldi ve dress code belirtilmişti. Yoldan çevirdiğimiz eski bir minibüs bozması taksiye havalı havalı kurulduk. Başta herşey normaldi; araç bizi kapkaranlık, izbe bir sokakta, harabe bir binada konuşlanmış bir binanın kapısına getirip durana kadar. Kapının önünde duran izbandut gibi 4-5 adamı görünce “tamam, buraya kadarmış” diye düşündüğüm o anı hiç unutmayacagim. Araca saat 11’de geri gelmesini söyleyip hızla koca taş kapıdan içeri girdik, temkinli ama kendinden emin adımlarla 1 kat yukarı çıktık, karşımıza çıkan güzel ışıklandırılmış, sütunlar ve sarı duvarlardan oluşan, camsız, çok eski vee n kötüsü de bomboş alanı görünce aşağıdaki hissiyat depreşti tabi. O an tek düşündüğüm şey “kocam boks yapıyor, ikimiz de hızlı koşarız, biz bir şekilde kurtuluruz herhalde buradan” oldu🙈😂 Ve sonra bir kat daha çıktık.... Fazla bile yazdım, burada duruyorum, Havana’ya gidiyorsanız burayı denemeden dönmeyin. Gitmeden önce muhakkak mail ile rezervasyon yaptırın, yer bulamama riskiniz var ve 2-3 gunde dönüş yapıyorlar:-) Saat 23.45’te kapandıkları için yemeği 21.00’e ayarlamanız iyi olur, her slot 2 saat, ama son slot restorant kapanana kadar devam edebiliyor. Kredi karti geçiyor, sigara / puro sadece balkonda ve terasında içilebiliyor, abartmayın ama şık kiyafetlerle gidebilirsiniz, flipflop yasak mesela - aslında terlikle gelenler de vardı ama oranın ruhuna yakışmıyor bence, işletmeciler de çıtayı buna göre yükseltmek istiyorlar anladığım kadarıyla. 2 kişi 1’er baslangıç, et ve balıktan oluşan ana yemeklerimiz ve 1 sise beyaz şarap dahil 93CUC odedik.
Ek olarak La Fontana Havana Restorant, Hotel Nacional’in bahçesinde akşam saatlerinde canlı müzik ve eğlence,
Önemli: Bu arada kredi karti geçiyor dediğim yerlerde bile yanınızda nakit olmasinda fayda var, altyapı çok kötü olduğu için POS makinaları çalışmayabiliyor, zorda kalmayın.
Sık sorulan sorular:
En çok sorulan ilk konu plesentali Alicia kremler. Plesenta mevsimi olmadığı için bu kez biz bulmakta oldukca zorlandık, ama normalde tüm kremler Nacional Hotel, Kempinski’nin ve Hotel Packard’ın altındaki mağazalarda bulunuyor. Marka anti-aging yeni bir krem çıkarmış ve plesentali olandan daha pahalıya satılıyor. Etkisi hakkında henüz bir yorum yapamayacağım ama bir pazarlama oyunu değilse yeni ve pahalı daha iyidir diye umuyorum. 😊 Plesentasız 7 CUC, plesentalı 13CUC, yeni çıkan anti-aging krem 18CUC’a satiliyor.
Akrep zehirinden yapılan kanser aşısını duymuştum bir de. Bu konuda babamdan dolayi hassas oldugum icin oldukca araştırdım, paylaşmak isterim. Amazon’dan 85USD’ye alınabilen Vidatox adlı bu damlayı yerel halk 12 CUC’a satın alabiliyor. Biz turistler ise ne kadar kazıklandığımıza bağlı olarak 90 ila 170CUC arası fiyatlarla alabiliyoruz. Yerel halktan birinden rica etmeniz durumunda devletin ona tanıdığı kendi hakkı ile alıp size getirebiliyorlar. Eczanelerde çalışanların daha güvenilir olabileceğini düşünerek onlardan bir tanesinden rica ettim ben, sağolsun kırmadı beni. Bu damlayı 12 saatte bir dil altına 5 damla şeklinde kullanıyorsunuz. Bir şişe 60 gün yetiyormuş. Kanser hastalarının bu süreci daha rahat geçirmesini (kemoterapi etkilerinin hafiflemesi, ağrıların azalması, yaşam kalitesinin artması gibi...) sağladığı, herhangi bir rahatsızlığınız yoksa kansere karşı bağışıklığınızı artırdığı ve ek olarak romatizmaya da iyi geldiğini söylüyorlar. İnternette olumlu / olumsuz pek çok yorumla karşılaştığımı ve klinik olarak kanıtlanmış bir etkisi olmadığını özellikle belirtmek isterim.
Eczane ve dükkanlar 9.00-17.00 saatleri arasında açık, hediyelik eşya satan dükkanlar akşam da açıklar.
Gelelim puro konusuna. Sevgilim gerçekten meraklı olduğundan dolayı bu konuya oldukça mesai harcadık. Kişi başı 2 kutu gibi bir sınırlama oluyor, orada durmaya çalıştık 😊 En önemli tavsiyem; ne olursa olsun puroyu sakın Tekel kılıklı devlet mağazalarından başka bir yer ya da kimseden almayın. Türkiye’den size kim tavsiye etmiş olursa olsun, sadece puro içen insanın anlayacağı tat farklılıklarından yola cıkarak sahte puro aldığınızı anladığınızda çok geç oluyor. 😉 Fiyatlar sadece Kempinski’nin puro mağazasında 5-6 CUC pahalı, diğer her yerde aynı. Dönüşte havalimanından alırım demeyin, çünkü hem 1-2 CUC daha pahalı, hem de ellerinde stok yok – biz tüm mağazalara baktık, Cohiba yoktu mesela. Şehirde iyi bir Cohiba 20CUC seviyelerinde, aynısı İstanbul’da en az iki katı fiyata satılıyor. Romeo&Juliet ve Upmann da güzel purolar. Puro da sigara gibi, önemli olan markasından öte damak tadınıza uygunluğu. Açıkçası bana ağır gelir puro ama sizin damak tadınıza uyuyorsa burada en seveceğiniz puroyu bulabilmeniz icin gereken her şey var diyebilirim.
İçkiler konusuna gelirsek, yılların eskitemediğini burada anladığım nefis kokteyl Pina Colada her yerde nefis, ama en güzelini biz Beyaz Ada’daki barda içtik sanırım☺️ En iyi Diaquri La Floridita’da. Mojito heryerde guzel, bizde çay yapar gibi mojito yapıyorlar Küba’da😂 Eğer ben evde de bu içkilerden yapayım derseniz pek çok çesidi olan Havana Club Rom’larin 7 yıllıkları (en iyisi deniyor) her yerde 19.45CUC. (Aynısı İstanbul Duty Free’de 33.50 Euro) Barlardaki barlarda ise genelde Espasial olanı kullanıyorlar.
Aktivite olarak puro fabrikasına gitmek isterseniz sarı motor taksiler şehir merkezinden gidiş – dönüş 20 CUC alıyor ve sizi fabrikanın kapısında bekleyebiliyor. Romeo&Juliyette ve Upmann fabrikaları yanyana ve şehir merkezine 10-12 dakika uzaklıkta. Fabrika deyince aklınıza çok büyük bir yer gelmesin, yine 2-3 katlı tarihi bir binanın içi gibi düşünebilirsiniz, giriş ücreti kişi başı 10CUC. Her ikisi de saat 1’de kapanıyor deniyor ama biz 12.15’te orada olmamıza rağmen malesef kapandık dediler ve iceri almadılar, bu sebeple sabah erken gitmenizi öneririm. Cohiba’nin fabrikasi ise merkeze araçla 30-35 dakika kadar uzakta, ancak özel turlarına katılmazsanız bireysel olarak fabrikayı görme şansınız bulunmuyor. Fabrikaların hemen yanında satış mağazaları da vardı ama fiyatlar şehirdeki devlet mağazalarıyla aynı.
Mutlaka Yapılmalılar: Şehirde en çok yapılması gereken aktivite ara sokaklarda bol bol yürümek olabilir. Sokakların ve binaların eskiliği, camı bile olmayan evlerde yaşayan yerli halkın görüntüsü, rengarenk klasik araçlar harika fotoğraf kareleri yakalamanızı sağlıyor, size sadece gülümsemek kalıyor 😊
Klasik araba demişken, buraya kadar gelip de klasik araba turu yapmamak olmaz. Biz önceden ayarlamıştık Old Cars Havana adli siteden, aracınızın modelini ve rengini seciyorsunuz, ödemeyi gezi akabinde yapıyorsunuz. Ama Küba’ya varınca hava durumuna da bakarak araç ayarlamak daha akıllıca olurmuş, tam araca bindiğimizde sağanak yağmur başlaması bizim icin ayrı bir macera olmakla beraber turu ertelememizi de beraberinde gerektirdi. Hava çok sıcak olduğundan akşamüstü saatleri seçmenizi tavsiye ederim. 3 saatlik turun fiyatı 90 Dolar ve nakit ödeme aliyorlar. Bu arada şehri önden gezmişseniz 3 saat biraz uzun ve gereksiz oluyor, aracı Havana’daki ilk gününüzde kiralamanız, araç içinde yorulmadan şehri tanımanız için de çok daha mantıklı olacaktır.
Revolution (Devrim) Müzesi’ne 1 saat ayırmanızı tavsiye ederim. İki ayri müze, devrim karargahının olduğu ana bina ve o döneme ait savaş araçlarının (uçaklar, tanklar…) bulunduğu yan bina. Ana binaya girerken cantanızı teslim ediyorsunuz ama telefon serbest. Yan binaya da ana bina içinden en alt kata inip bahçeye çıkarak geçiyorsunuz. Kişi başı 10CUC ve gerçekten görülmeye değer!
Bizim seyahatimiz esnasında restore edilmekte olan Gran Teatro da mutlaka görmenizi tavsiye edeceğim bir yer. 1800’lu yıllardan kalma dev bir tiyatro burası. Eğer denk gelirseniz bir gösteriye de mutlaka gidin, tam bir film karesindeymis gibi hissediyorsunuz içeride. İçeriyi gezmek kişi başı 5CUC ve maksimum 30 dakika sürüyor, kesfedin mutlaka!
Kuba’da her konuda herkesle pazarlık yapabilirsiniz. Kölelik döneminden sonra yıllarca İspanyol ve Amerikalıların sömürgesi olmuş yerel halk gerçekten çok fakir. Aylık maaşlari 45Dolar (CUC) mertebesinde ve ek işlerle para kazanmaya calıştıkları için malesef pazarlığa çok açıklar. Örneğin; küçük sarı motor taksiler her noktaya 10CUC’a gidiyor ama siz 6-7 deyip israrcı olursanız ok deniyor. Alışveriş esnassında da bu geçerli. Sadece eczanelerde ve restoranlarda denemedik:-)
Küba’dan döndükten sonra Netflix’te Küba’nın Özgürlük Hikayesini pek çok farklı gözden anlatan nefis bir belgesel bulduk ve gittiğimiz yerleri bu belgeselde bir kez daha izleme şansımız oldu. Gitmeden önce izlemek isterseniz şiddetle tavsiye ederim, Küba ve Küba halkı ile ilgili gözlemlediğiniz herşey daha anlamlı oluyor. https://www.netflix.com/tr-en/title/80109535
Son söz… Küba bende ebeveynlerimin 50’lerde neler yaşıyor olduklarına neredeyse şahit olduğum hissiyatı uyandırdı. Gerçekten çok rahat bir hayat yaşadığımızı ve neye sahipsek kıymetini bilmemiz gerektiğini düşündürttü. Nefis bir tecrübeydi, iyi ki gittim diyorum ve görmek istediğiniz yerler sıralamanızda yer alıyorsa çok gecikmeden gitmenizi öneriyorum.
Sevgilerimle,
Sezin. Ağustos, 2019
Roma 6 temel bölgeden oluşuyor: Tarihi Kent Merkezi Termini Çevresi & Esquilino Monti Via Veneto Trastevere Vatikan & Prati @gezipgordum.com nefis anlatmış, gitmeden önce bir inceleyin mutlaka derim :-)
İkinci konu otel seçimi: Hangi bölge size yakın geliyorsa oradan bir otel seçmenizi öneririm. Biz Collesium'un olduğu bögeyi tercih ettik ve Palazzo Manfredi Hotel'i tercih ettik. Collesium'un 200m yanındaki bu otel 1500-1700 yıllarında casino'ymuş, hemen yanında Gladyatörlerin tarihi çalışma alanı bulunuyor, sizi tarihin içine götürüyor. Çalışanların ilgi alakası, tarihi bozmadan modernize edilmiş harika odalar, nefis kahvaltı, akşamüstü barı, (denemedik ama kalabalık fenaydı:-) Michelin yıldızlı restoranıyla çok beğendik.
Her şehirde şiddetle tavsiye ederim; Hip on Hip Off candır :-) Burada getyourguide.com'dan bakıp şehrin heryerinde hediyelik eşya ve su vs satan büfelerden birinden aldık. Yalnız Roma'da başka şehirlere göre daha az durakta duruyorlar, 20-25 dk'da bir yeni otobüs geliyor. Greenline aldık biz ama her otobüs şirketi aynı duraklarda ve hemen hemen aynı sıklıkta duruyor diye düşünebilirsiniz. Önerim ilk gün akşamüstü ve 24 saatlik almak, dediğim sebepten dolayı sürekli bu aracı kullanamayacaksınız. Ama şehrin tüm bölgelerini görnek ve beğendiklerinizi detaylı gezmek için güzel bir fırsat :-)
Tabi ki pizza, pasta (makarna) ve deli gibi tatlı! Alkol kullanıyor ve hele de şarap seviyorsanız baya şanslısınız :-) İşte birkaç restorant onerisi // şiddetle vurgulamak isterim ki: EMMA'ya gitmeden dönmeyin!!! :-)
- https://emmapizzeria.com/ (öğlen ve / veya akşam)
- Taverna Trilussa (akşam için, ama birkaç gün evvelden rezervasyon şart)
- Nana Vini e Cucina (Aşk çeşmesi yakınında, öğlen için nefis)
- Armanda Al Pantheon (akşam için hemen Pantheon'un yanında:))
- Vanda (Trastevere Bölgesinde, öğlen için ideal)
- Trattoria Luzzi (yine öğlen için süper seçim)
- Roscioli (akşam yemeği için rezervasyon gerekli)
- Ristorante L'arcagelo (akşam için ve yine rezervasyon ister)
Bu arada küçük bir tüyo: eğer öğlen 1 gibi acıkırsanız (saat farkından dolayı biz Türkler acıkıyoruz ve de:-)), o saatte İtalyanlar için henüz erken olduğu için her yerde bir masa bulabilirsiniz, 2'ye doğru doluyor restoranlar...
Ve bir not daha: Dondurma her yerde nefis ama ben: Venchi'ye bayıldım. Diğer seçenekler:
Il gelato di san crispino ve Gori :-)
Şaka gibi ama malesef önerebileceğim özel bir yer olmadı. Londra'da, Barcelona'da, Paris'te hatta Venedik ya da Malta'da karşınıza çıkan o minik nefis butikleri, kırtasiyeleri, kitapçıları ara sıra görüp içlerine daldık ama şu bölgede gani gani var diyebileceğim bir rota biz bulamadık - bulan olursa bana yazsın olur mu? AVM şehirde yok gibi, bir tane buldum Rinascente, ama eeh diyeceğim.
Sadece boğazınıza düşkünseniz: Mutlaka zeytinyağı (14-15 Euro), nefis baharatlar (havalimanında da var, 10 Euro civarı), trüflü tuz (15-20 Euro arası) ve alabildiğiniz kadar şarap (8-9 Euro'dan başlıyor ve inanılmaz iyiler) alın. Türkiye'deki seçenekler sınırlı, çok daha pahalı ve taze değil, şarapları ise zaten bulmak mümkün değil.